Hakikat Vicdan ve Venedik Bienali

Yayımlanmmış Notlar, 2009

9. İstanbul Bienali’nin son gününde Robert Storr geldi ve sergiyi gezdi ve 2005 Aralık’ında bir konferansa davet etti Robert’ı uzun yıllardan beri tanırım. Fikirlerine, tartışmaları toparlama gücünce, sanat tarihine hakimiyetine ve hakikiliğine hayran olduğum bir insandır. Konferansda, Venedik Bienali’nde Türkiye’yi, Hindistan Afrika ile birlikte sergiye özel olarak katmak istediğini söyledi ve bu bölgelere sabit ve sürekli bir pavyon sağlama arzusundan söz etti ve yardımımı istedi.

2003 ve 2005’de de Venedik Bienal’inden teklif gelmişti. 2003’de Francesco [Bonami] jüride mi olmak istersin, sergiyi mi yapmak diye sordu, jüriyi tercih ettim. 2005’de de Rosa’yla [Martinez] bir konuşmamız oldu. Ardından, Hüseyin Çağlayan’la Londra’da görüştük. Galericisi Murat Pilevneli sanatçısına küratör seçmişti, fikrimi sordu. Hüseyin’e, sergiyi yapacaksa hayırlı olmasını diledim. Tercih ve planlarım gereği, her iki sefer de sergi yapmayı reddettim. Bu durum sadece Venedik için geçerli değil. Kayda geçsin: Documenta, Berlin Bienali, Manifesta küratörlüğüne davet edildim. Onlarla da ilgilenmedim. Ama bu kez ilgimi çeken Robert’in önerdiği Venedik Bienali’nde sürekli bir mekan ve bunun gerektirdiği yapısal değişiklikti.

Bu yapısal değişiklik fikri, beni yoldan çıkarttı. İstanbul’la Venedik’in tarihsel ilişkisi ve kentsel bağlarına bakınca orada olmamak mümkün değil. Bu özel bir durum ve kalıcılığa yönelik bir düzenleme gerektiriyordu.

Yapısal değişikliği düşündüm. Buna göre: Dışişleri Bakanlığı, Venedik Bienali organizasyonunu İKSV’ye devredecekti. İKSV özerk ve bağımsız bir danışma kurulu oluşturacaktı. Danışma kurulu için önerdiğim isimler de şöyleydi: eski-Venedik Bienalleri Küratörü, Beral Madra, eski-Venedik Bienali Küratörü Vasıf Kortun, René Block, Melih Fereli, İKSV Temsilcisi [Bienal Yönetmeni]. Danışma Kurulu 2 dönem —2007 + 2009 sergileri— için atanacak ve 2009 Türkiye temsili ve serginin gerçekleşmesinin ardından, kurul yenilenecekti. Görev süresi biten danışma kurulu oy birliği temelinde anlaştığı yeni danışma kurulunu seçecek ve danışma kurulundan istifa eden üyelerin yerine yapılacak yeni üye seçimi gene oy birliği ile yapılacaktı. Danışma Kurulunun görevleri, Bienali sergisi küratörünü atamak, 2009 küratör seçimini, 2007 bitmeden gerçekleştirmek, küratörün projesini değerlendirmek, pratik ve teorik tavsiyelerde bulunmak, projenin gelişimini takip etmek ve sergi sonu değerlendirme raporu hazırlamaktı. Bir diğer opsiyon da bienal sergisi seçtiği için küratörlerden ön-proje istemek, gelen projeleri değerlendirerek aralarından birini seçmek olacaktı. Ayrıca danışma kurulu fon takibi yapmayacak ancak elde edilen fonlar ile sergi projesinin arasında gerçekçi bir ilişki olmasına dikkat edecekti. Küratörün sorumlulukları da şöyleydi. Sergiyi kavramsallaştırmak, yazılı olarak, görseller ve taslaklarla  birlikte Danışma Kurulu’na suna, Sanatçı(lar)ı seçmek ve sanatçılarla birlikte çalışmak, Bütçenin doğrudan sergi ile ilişkili bölümlerini yapmak, katalog yazısını, duvar bilgilendirme yazılarını ve diğer didaktik bilgileri hazırlamak, basın bülten taslaklarını yazmak, serginin hazırlanması, açılış, kapanış ve serginin indirilmesinde hazır bulunmak, sergi sonrasında kapsamlı rapor hazırlamak, serginin bir ekip işi olduğunun bilincinde hareket eder ve farklı bölümleri arasındaki koordinasyonu sağlamak, fon takibi yapmadan fon bulunmasında yardımcı olmaktı.

Kısaca, düzgün, hesap verebilir, şeffaf ve genç küratörlere yol açan bir düzen kurulacaktı.

En önemlisi kişilere ve kişiliklere bağlı olmayan.

Storr’un 2005  İstanbul Bienali’ne ne kadar heyecan duyduğu herkese malum, ama bilmeyenler belli adreslere de göz atabilir. Venedik’te Türkiye’ye özel ve kalıcı bir yer sağlamak istediği de öyle. Salt bu amaç uğruna Venedik Bienali’nin üç uluslararası basın toplantısından birini İstanbul’da düzenledi Venedik Bienali’nin Vakıf başkanı Davide Croft, onlarca ülkenin davetine bile katılmazken Türkiye pavyonu basın toplantısını kendi irade ve isteğiyle açtı bu uğurda.

İş böyleyken, 17 yılda 5 kez Venedik Bienali’nin komiserliği yapan Beral Madra’nın, Radikal’de yayınlanan bir yazısında bugüne kadar katılan sanatçılara teşekkür edip, Hüseyin Alptekin’in adını bile geçirmemesi üzerinde düşünülesi bir tutuma örnek.

Neyse.