Hakikati Yanlış Yorumlama Hakkı – Kutluğ Ataman

— Peruk Takan Kadınlar, İstanbul: Metis Yayınları, Kasım 2001.

Peruk Takan Kadınlar dört bağımsız birimden oluşan bir video enstalasyonudur. 45 ile 60 dakika arasında değişen sürelere sahip bu birimler dört ayrı projeksiyondan duvara yansıtılarak yan yana getirilmiş. Kutluğ Ataman, Türkiyeli dört kadınla görüşüp, bu görüşmeleri videoya kaydetmiş. Yapıtta kadınlar nerede, ne zaman, neden, nasıl peruk taktıklarını ayrı ayrı anlatıyorlar.

Ataman görünüm değiştirmeyi, seçilmiş bir kimliğin yaratımını ya da verili durumdaki bir diğer kimliği maskelemeyi konu alan, bildik bir mecaz olarak işlemiş peruk takma olgusunu. Ama her dört örnek de, kimlik üretiminin genelleştirilmiş ve tarihsel anlamda sabitlenmiş biçimlerinin ötesine taşıyor; izleyiciyi, toplumsal cinsiyet ve devletin uyguladığı acımasız baskı üzerine yeniden düşünmeye çağırıyor.

I.

12 Mart’ın ertesinde Hostes Leyla namıyla basında popülerleştirilen Melek Ulagay. Dönemin cuntası kurgusal bir karakter yaratmış ve Türk Hava Yolları’nda görevli bir hostesin, “anaların içinden çıkabilecek en korkunç figür olan”, ayrım yapmayan bir teröriste dönüştüğü yolunda bir hikâye uydurmuş. Dönemin devrimci örgütlerinden birine sempati duyan bu genç kadın artık devletin günah keçisi olmuştur. Üzerine yapıştırılan bu rol nedeniyle genç kadına kaçmaktan başka bir seçenek kalmamıştır. Kılık değiştirmek amacıyla uzun ve sarı renkte bir peruk takar. Ne var ki koyu saçlı kadınların hâkim olduğu ve sarışınların namusundan şüphe edilen bir kentte peruk onun daha da göze çarpmasına yol açar. Hostes Leyla önce bir peruk dükkânında görüntülenir, daha sonra da kendi yatak odasındaki aynanın karşısında. Yüzü ise çerçevenin çizdiği görüntünün dışında kalır.

II.

Tanınmış gazeteci Nevval Sevindi görüntülenmiştir. Sevindi, göğüs kanseri teşhisinin ardından yapılan kemoterapi sonucunda geçici saç kaybına uğramıştır. Durumuyla çelişen bir biçimde Polyannacılık oynamaktadır. Kendisini, kemoterapi sırasında, cart pembenin hâkim olduğu bir ortamda saç kaybı üzerine konuşurken görüyoruz. Ataman, Sevindi’yi, Hostes Leyla’nın tersine sürekli cepheden görüntüye almış. Çekimin sonraki bölümünde yine parlak renklerin hâkim olduğu kuaför salonuna geçiliyor ve mahrem yakınlıklara dair göstergeler, kadınlık ve saç kaybı üzerine düşünceler dile getiriliyor.

III.

Başına gelebileceklerden endişelendiği için kimliğinin ortaya çıkmasını istemeyen bir kişi. Bu yüzden çerçeve tümüyle karartılmış. İzleyici sadece kadının anlattığı hikâyeyi dinleyebiliyor. Konuşan, başörtüsü taktığı için öğrencisi olduğu üniversiteye girmesine izin verilmeyen dindar bir kız. Dini inancı ile öğrenimi arasında bir seçim yapmaya zorlanmış. Bu sorunu aşmanın yolunu peruk takmakta bulmuş. Bu sayede, hem üniversite yönetiminin istediği gibi laik bir görünüme sahip olabilmekte, hem de inancının gerektirdiği üzere başını örtebilmektedir.

Videoda üçüncü ekran, kişi kimliğini saklamayı tercih ettiği için karartıldı ve sadece hikâye anlatıldı.

IV.

Fuhuş sektöründe çalışmış olan ve siyasal eylemciliğini sürdüren transseksüel Demet Demir. Demet’in saçları azalmaktadır. O, toplumun, kadınları sürekli güzel görünmeye zorlayan baskısından şikâyetçi olan bir feministtir. Buna rağmen peruğu polis baskısına karşı bir silah olarak kullanır. Fuhuş sektöründe ayakta kalabilmek için peruğa ihtiyacı vardır, çünkü gözaltına alındığında polis aşağılama amacıyla saçlarını kazımaktadır. Serbest bırakıldığında peruğa sığınmak zorundadır.

Kutluğ Ataman işlerinde gerçeklik efektlerine, dekor, sahne eşyası, özel ışıklandırmalar ya da mizansene yer vermiyor. Sahneler hazırlık gerektirmeyen, mevcut mekânlarda çekiliyor ve çekilen malzeme kurgulama işlemine tabi tutulmuyor. Bu yüzden kolaylıkla, onun video çalışmalarının belgesel olduğu düşünülebilir, ama ortada ne börtü böcek araştırmaları, ne de işi konuşmak olan tiplerle, yani “konuşan kafalar”la yapılmış söyleşi klişeleri vardır. Filmde karşımıza çıkan baş figür gerçek yaşamda bir aktris (Semiha B. Unplugged), kemoterapi gören bir hasta ya da bir gazeteci, yani “gerçekler hakkında haber veren biri” olabilir belki, ama Peruk Takan Kadınlar’daki karakterler ne üretilmişlerdir, ne de büyük hakikatlerin sunumuna girişirler. Dile getirdikleri kişisel mitolojilerin tam olarak hayalî ya da tepeden tırnağa sahici olduğu söylenemez. Yaşamdan alınıp büyük ölçeğe yansıtılarak ortaya serildikleri için, bu mitolojiler izleyiciyle görsel olmaktan öte bir ilişkiye geçer.

Kameranın bakışı ve çekimlerin gerçekleştirildiği zaman, mekân ve durumlar planlanmıştır, ama sahneler için özel olarak hazırlanmış değildir. Çekim sırasında Ataman’ın sorduğu sorular kurgu masasında filmden çıkarılmıştır. Figürlerin sorulara yanıt veriyor gibi konuşmaları, manipülasyona ve görsel ve bağlamsal bir disipline başvurulduğunu hissettirir. “Hakikat” denen şeyin sunumuna “daha fazla yaklaşabilmek” için başka ne yapılabilirdi?

Peruk Takan Kadınlar’da peruk çeşitli işlevler üstleniyor: Örneğin Hostes Leyla ve üniversitede okuyan dindar kız için görünüşlerini değiştirmekte kullandıkları bir araçtır. Bastırılan, soruşturulan ya da reddedilen kimlikleri saklayan bir eşyadır. Aynı zamanda “gerçek” ve önemli bir şeyin, eksikliği toplumsal düzlemde kusur gibi algılanan saçın yokluğunu telafi etmek için de başvurulmaktadır peruğa. Öte yandan, saçın iadesini istemeye ve onu sahiplenmeye yönelik bu girişimler toplumsal cinsiyetin seçimi ve üretimine işaret eder. Bunun karşısında, travestilerde aşağılayıcı bir kayba yol açan, polisin yıldırmaya yönelik saç kesme uygulamaları ya da kamusal mekânlarda (üniversitede) türban ve başörtüsü takılmasının yasaklanması gibi örnekler de toplumsal cinsiyetin kurumsallaştırılması ve bireyin bedeni üzerinde gerçekleştirilen toplum mühendisliği gibi şiddet biçimlerini açığa vurmaktadır.

Sonuçta, bütün projeksiyonlar yan yana dizildiğinde, seyrettiğimiz yürek burkan kişisel öyküler bir coğrafyanın ideolojik ve tarihsel manzarasını ortaya çıkarıyor. Ekip ya da ışık sistemi desteği olmadan elde tutulan kamera, izleyicinin bakışının doğallaşmasını sağlıyor. Büyüleyici bir hikâye karşısında çakılı kalan, kimi zaman etrafı tarayan, sürüklenen ve imgeyle flört eden bir seyircinin bakışıymış gibi hareket ediyor kamera. Tanınmama isteğine saygı gösterip dindar kızın görünüşü yerine siyah bir ekranın kullanıldığı projeksiyonda olduğu gibi, elle tutulan kameranın sunduğu doğallaştırılmış tavır, anlatılan öykülerden yola çıkarak her figür için özgül bir görselliğin peşine düşüyor. Yapıt tartışmasız biçimde manipülasyon içeriyor, çünkü yaratımsal bir sürecin gerçekleştirilmesi ya da deneyimlenmesinin beklendiği bir alana, sanat sergisi bağlamına dokümanter niteliğinde bir görsellik kullanarak giriyor. Bu videolar, kendilerine hakikati yanlış yorumlama hakkı da tanıyan bir ortamda, bir sunum biçiminde var oluyorlar.