Eski̇ Ve Yeni̇ Gençleri̇n Bahar Sergi̇si̇

Boğazi̇çi̇ Sarıyer ’90 Boğazi̇çi̇ Çevre Ve Kültür Günleri̇ Sarıyer Beledi̇yesi̇, Sadberk Hanim Müzesi̇ 2-17 Hazi̇ran 1990 Eski̇ Ve Yeni̇ Gençleri̇n Bahar Sergi̇si̇

Bu bir bahar sergisi ve sözcüğün her anlamıyla yeniden canlanmayla ilgili. Bu sergi için aklımıza gelen ilk isim Semiha Berksoy’du. Bedri Baykam’la ilk gördüğümüz andan beri vurulduğumuz, Semiha Berksoy’un resimlerine yeniden bakılması gerektiğinin farkındaydık.

Bu anlamda bahar sergisi 80. doğum gününü geçtiğimiz günlerde kutlayan bu genç kadına ithaf edilmiştir.

Sergide Semiha Berksoy dışında eski genç Bedri Baykam, Hakan Onur ve Elvan Alpay var. Resimleri yaşlı ve yorgun kuşaklar tarafından anlaşılmayan Berksoy’un resimlerini, kendisi gibi gençlerle sergilemek en doğrusuydu.

Semiha Berksoy’un, resminde hiç vakit geçirmeksizin meselenin özüne inmesi ürkütücü bir dolaysızlık taşımakta. Beceriye taviz vermeyen sertlikleri ve kabalıklarıyla öylesine garip bir yoğunlukları var ki, pek de aklı başında insanların .yapmaya cesaret edemeyecekleri türden bir resim karşısında olduğumuzu fark ediyoruz.

Berksoy’un yıllardır yaptığı resimleri bugünün bakış açısından ele aldığımızda, sanatçının işlerinin o günlerde, hele Türkiye’de algılanması mümkün olmayan değerler taşıdığı saptanıyor.

Bedri Baykam’ın resimleri Hakan Onur ve Elvan Alpay’la Semiha Berksoy arasında bir tür sanat tarihi köprüsü görevi görmekte. “This has been done before”u görselleştirdiği bu resimlerde, Foucault yoluyla Magritte’e bir gönderme yapıyor: “Ceci n’est pas une chatte.” Baykam’ın resmindeki primitif yapı muzur bir çocuksuluk taşırken, Berksoy’un primitifliği sade ve net.

80’li yılların başında Baykam’ın başlattığı Yeni Dışavurumculuk Türkiye’de akım olarak yoğun bir şekilde yaşandıktan sonra, bugün yeni kuşak bazı sanatçıların, bu mirasın üzerine tepkilerle oluşturdukları yeni işleri görmekteyiz.

Hakan Onur’a 1989 “Genç Ressamlar Kuşağı” sergisinde yer vermiştim. Boya resminin, belki de gecikmiş bir zanaat olarak tarihe geçeceği bu dönemde Hakan Onur’un sentetik imgeleri çağına uygun bir dil kurgulamasıyla ilgili. İmgelerine anlamlar yükleyen Onur’un resminde boya sadece bir mekanik işlem olarak yer alıyor. Bu yıl Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan Elvan Alpay’ın resimlerinde yinelenen imgelerin ise resmin çerçevesi dışında bir dünyayla ilgileri yok. Bunların karpuz ve hançer gibi oldukça sıradan nesneler olması, sanatçıyı olduğu kadar izleyiciyi de resimle bir uzlaşma zemini aramaya zorlamakta. Hakan Onur ve Elvan Alpay’da görülen, varolanı yinelememe, ve “muhalif” hali Türk
resminde gençlerin yönelimini belirler ise önümüzdeki on yılda çok daha üretken işler çıkacağını söyleyebilirim.

Bedri’yle beraber atölyeleri gezerken özellikle Marmara Üniversite’sindeki son sınıf öğrencilerin ki zenginlikleriyle bugün bir batı ülkesindeki okulda görebileceğimiz heyecan ve bilinçten aşağı kalmadığını kanıtladı ve bizi seçim konusunda çok zor durumda bıraktı.