Fotoğrafla Fethedi̇len İstanbul

Argos, Mart, 1989

İki̇ Fotoğraf Sergi̇si̇

19. yy. İstanbul Fotoğrafları. Guillaume Berggren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Mart 1989, Pırıl Pırıl Gökyüzünün Altında: 19. yy’ın Yakındoğusundan Fotoğraflar, Sabancı Kütüphanesi, Yıldız Üniversitesi, Nisan 1989 

Cahillerin “müktesep cehalet üzerine yazılar yazdıkları, vasat haber fotoğraflarının sanat diye gösterildiği İstanbul’da, nitelikli fotoğraf sergileri yok denecek kadar az. Bu boşluk içinde, Mart ve Nisan aylarında Ondokuzuncu yüzyıl Ortadoğu fotoğrafının en nitelikli, en paradigmatik örneklerinden bir bölümünü İstanbul’da izleme fırsatını bulmak önemli bir gelişme oldu. 

Sergilerden birincisi, yaşamının büyük bölümünü İstanbul’da geçiren fotoğrafçı Guillaume Berggren’in Stockholm Fotoğraf Müzesi koleksiyonundaki resimlerinden düzenlenmiş. Berggren sergisinin Stockholm’den getirilmesi buradakilere bir ders olsun. Tarihin zenginliği ona bakmayı bilenin hakkıdır, bu topraklarda yaşamak buranın sahibi olmaya yetmiyor. 

Berggren’in resimleri, tıpkı Abdullah Biraderler gibi, belli Ortadoğu fotoğrafçılarının şizofrenisini taşıyor: Berggren hem oryantalist fotoğraflar, hem İstanbul’un dinamizmini gösteren günlük yaşam fotoğrafları, hem de bunların arasında kalan her türlü konuyu çekmiş. Konularına genelde yukarıdan ve eğik açılardan giren Berggren usta, manzara mekânlarının fotoğrafçısı. Diliyorum ki, bundan sonra da, Abdullah ve Gülmez Biraderler, Phebus, Kargopoulu, Sebah ve Joaillier gibi, İstiklal Caddesi’nde birbirine birkaç adım mesafede çalışan, yalnız fotoğraf değil, resim sergileri de açan önemli İstanbul fotoğraf stüdyolarının ürünleri sergilenir ve bunların hakkında ciddi çalışmalar sürdürülür. 

Musavvir Şemsi

İkinci önemli sergi ise, Rochester New York’taki Eastman House’un Ortadoğu fotoğraf koleksiyonlarından hazırlanmış. Bu sergide baba ve oğul Bonfils’ler gibi uzun dönem Beyrut’ta stüdyo çalıştıran fotoğrafçılardan, hayatının çok kısa bir döneminde fotoğrafa bulaşan Maxime du Camp’dan, Kraliçe Victoria’nın koleksiyonunda 110 albümü olan Francis Frith’e dek çok önemli fotoğraf ustaları yer almaktaydı. Sergi zeki bir düzenleme biçimiyle Kahire’den başlayarak, izleyiciye  coğrafi bir gezi sunarken arada oryantalist ırk, cinsiyet ve meslek tiplemeleriyle sürüyor -ki bunlar arasında Felix Bonfils’in “Müslümanlar Büyük Camide İbadet Ediyor/Şam” fotoğraflarındaki gibi çok ince stüdyo sahnelemelerini de gözden kaçırmamak gerek -ve çoğunluğu Sebah ve  Abdullah Biraderler ait olan İstanbul fotoğraflarıyla son buluyordu. Bu sergi tam anlamıyla görsel bir ziyafet. 

Bu gibi fotoğrafların ilginç yönü, Batı için hazırlanmış olmaları. Doğu’nun arşivlenmesi, kimi zaman kutsal kitaplara öykünen nostaljik bir Doğu görüntüsünün üretilmesi, hatta bu görüntülerin etnografya uzmanlarına hammadde olarak sunulması, en kaba haliyle fotoğrafın zaptetme yetisinin, metinsel bir fetih tarzıyla örtüşmesiyle eşdeğer. Ancak, bu fotoğrafların ideolojik yönleri çözüldüğünde, geriye kalan sadece pespaye bir görüntü değil. Orada “temsil edilen” dünyayla tarih bağı olanların zorlayacakları (ve sadece onların zorlayabileceği), pervers, yarı nostaljik ve bütünüyle düşsel ve haz verici bir diyalog. Bu sergileri görenler kendilerini şanslı bilsinler.